28 Kasım 2011 Pazartesi

RÜZGARIYLA...




Şöyle dayasam sırtımı heybetli gövdesine
Yorgun hayatıma bir mola versem…

Rüzgardan aldığı gücünü paylaşsa biraz benle…
Güçlensem…

Uzaklara baksam, dalsam, gitsem, arasam hesapsızca…
Bulsam…

Zamansızlık içinde kaybolmanın gizemiyle…
Keyiflensem…

Pervanelerine takılsa aklım…
Uçsam…
Yel olup savrulup gitsem… 

21 Kasım 2011 Pazartesi

HİÇLİĞİMİN SESİ



Boşlukta, boşuna boğuşmak benimkisi…
Hiçliğin zorluğu, hiç kimsenin varlığı…
Yaşanmışlığın ötesi, berisi, yarısı, karşısı, azı, çoğu…

Bazı bazenler vardır…
Çekip gidilesi…
Yürek ister, cesaret bekler, aklı zorlar, denge bozar, içi ezer…
Bir güçlenebilsem, bir öne atabilsem kendimi…
Hiçliğimin karşısına çıkıp da “çoksun ama hiçsin, git de bitsin” diye bilsem…

Yapabilirim belki…
Bazı belkiler vardır bekler doğru zamanın içindeki yerini…
Belki yarındır zamanın tam doğru yeri…

14 Kasım 2011 Pazartesi

DÖNÜYORUZ…



Sarı duvara dayanmış, güneşin son ışıkları ile aydınlanmış,
Dönmeyi, döndürülmeyi bekleyen tekerler gibi bazen özgür, bazen yalnızız…

Bazı duygular vardır ölümsüz gelir bana…
Yalnızlık gibi, vazgeçmek gibi, özgürlük gibi…

Büyürken çocukluğumuzdan vazgeçtiğimiz gibi
Yaşlanırken de hayattan vazgeçiyoruz…
Bir turu tamamlamak için dönüyoruz…   

10 Kasım 2011 Perşembe

10 KASIM... 09:05...

HEP SENİNLEYİZ!!!

ARZU ÇAKILLARI



Çıplak ayakları acıtan gizli güçleriyle ne kadar da heybetli duruyorlar…
Gerçekleşmeyi bekleyen umutlu “Arzu çakılları” onlar…
Dalgaların darbeleriyle şekillenen, güneşin enerjisiyle parlayan bu küçük çakıllar, aslında ne kadar da insana benziyorlar…
Ya da bizler mi zamanla taşlaşıyoruz, giderek onlara benziyoruz…
Hayatın darbelerini, güneşle ısıtıp, suyla temizlerken,
Saklanacak bir sahil bulup, yaşlanıp gidiyoruz…
Bir suyun kenarında buluşup arzularımızı çakıllarda biriktiriyoruz…


1 Kasım 2011 Salı

BÜYÜKTÜR BOYU GÖLGENİN



Bir çubuğun kumla buluşmasında vakti sorgulamak mı?
Coşmuş bir aşkı yaşarken, mutluluğun gölgesinde biraz soluk almak mı?
Güneşin sıcaklığından bir ağacın gölgesine sığınıp serinlemek mi?
Yoksa yaşayamadığımız hayatları bir mum ışığının yansımasında, bir gölge oyununda yaşamak mı?

Gerçeğinden büyüktür boyu gölgenin,
Rengi koyu, tepkisi sert, etkisi güçlüdür,
Fludur ama her şeyden daha gerçektir…

Kaçarken gerçeğe yakalanmaktır...
Gölgeyle buluşmak, hayatla yüzleşmektir…
“Gölgemden korktum” işte bundandır…

Keşke korkmasaydın gölgemizden, bizden ve gerçeklerden…